Salıncağıma takılan kanca eskiden kalma kabukları soyuyor derimden.
Ucunun kenarları yanık bir yamaca düşmüş bedenimi
izliyorum artık.
Rüzgâr kuzeyden kanıyor
Yıldız batıdan titretiyor kemikleri.
Sen güvercinlerini yolluyorsun evimin çatısına
Ben güzden kalma gözlerimle
Yuvarlıyorum kendimi senden, zemin katın rutubetli duvarına.
Omuzlarımda antika karanlık ağırlığımdan umarsızca esrik.
Son duruşla
Son savruluşla,
Henüz yazmadığın cümlelerdeki
Bağlaç fısıltısı lâl alevin.
Saçlarında kömür tozu
Gövdemde lastik izi,
Aynı yastığa koyduğumuz
Üç kirpikli şiirler
Elmacık kemiklerin çiziyor.
Bir adın kalmadığı yerde
denenmeyecek dört
satırlılar ardından, bir adın
kalıyor geriye. Vardığın
kesiği, kendi etimden yakıp
dolduruyorum. Kalemle
değil, kalan son küllü
pamukla yazıyorum adını.
Dökme artık üç kirpikten ikisini
İsteme yağmuru
Bekleme rüzgârı
Acımı eşikte bekletmeye alıştım uzun süredir.
İç hiç içimin içinden çıkar mı? İnceymişcesindedünyanın,
Seni de beklerim, çok mu?